- ŞİMDİKİ ZAMAN
- EMİR KİPİ
- YAPMAK - ETMEK EYLEMLERİ
- YAKIN GEÇMİŞ ZAMAN
- I WOULD LIKE, I'D LIKE, vb.
- HAVE eylemi
- THERE IS ve THERE ARE
- SAYILAR
- ZAMAN
- SORULAR ve SORU SÖZCÜKLERİ
- SHOULD
- GENİŞ ZAMAN
- CONTINUOUS PRESENT
- EDİLGEN ve ETKEN ÇATI
- BELİRLİ GEÇMİŞ ZAMAN ve YAKIN GEÇMİŞ ZAMAN
- BAŞ ZAMİRLERİ
- USED TO
- DOLAYLI ANLATIM
- TANIMLIKLAR
- GEÇMİŞ ZAMANIN ŞARTI
- KARŞILAŞTIRMA
ŞİMDİKİ ZAMAN
‘to be’ eylemi
‘to be’ eylemi kuraldışıdır ve onun üç biçimi var: am, is, are I am – he is – she is – it is – we are – you are – they are
Üçüncü kişinin tekil veya çoğulu ad da olabilir.
Örnek:
- My friend is from London.
- My friends are from London.
I’m – he’s – she’s – it’s – we’re – you’re – they’re kısa (veya 'kısalmış') biçimlerdir.
Kısa biçim bir de ad ile kullanılabilir.
Örnek:
- My friend’s from London.
‘to be’ eylemin olumsuz biçimi ‘not’ sözü ile kurarız: I am not – he is not – she is not – it is not – we are not – you are not – they are not
Kısa biçimler: I’m not – he isn’t – she isn’t – it isn’t – we aren’t – you aren’t – they aren’t
Soru biçiminde eylemden önce ad veya adıl gelir.
Örnek:
- Are you from Prague?
- Is your friend from London?
- Are they Italian?
- Is Catherine English?
- Are Peter and his wife and children happy?
Yardımcı fiiller
can, could, must, may, might, shall, should, will, would gibi yardımcı fiillerin yalnız tek bir biçimi var.
Hem de kısa biçimleri ‘shall’ ('ll) ‘will’ ('ll) and ‘would’ ('d) gibi kullanabilirsiniz.
Örnek:
- I’ll go tomorrow.
- They’ll be here later.
- She’d come if she could.
‘not’ sözü ile olumsuz biçimi kurarız: ‘can not’ değil ama cannot gibi bir söz olarak yazılır.
could not, must not biçimler gibi ötekileri kurarız, vs.
Kısa biçimler: can’t – couldn’t – mustn’t – mightn’t – shan’t – shouldn’t – won’t – wouldn’t
‘may not’ için kısa bir biçim bulunmaz.
Soru biçiminde cümlenin içinde ilk olarak eylem durar, ad veye adıl ondan sonra gelir.
Örnek:
- Can you speak English?
- Will John and his wife and friends come?
- May I come in?
Öteki eylemler
Bütün öteki eylemler için iki olumlu biçim bulunur.
- Aynı, ‘to’suz gibi eylemlik. Tekil birinci ve ikinci kişi için ve çoğul birinci, ikinci ve üçüncü kişi için kullanır.
- Eylemlik gibi aynı biçim ama ‘s’ veya ‘es’ eklerle gibi. Bu biçim tekil üçüncü kişi için kullanır.
Örnek:
- I live, you live, we live, they live, John and Mary live.
- He lives, John lives, she lives, Mary lives, it lives, this animal lives in Africa.
Olumsuz biçim DO veya DOES sözlerle (tekil üçüncü kişi) ve NOT, eylemlik biçiminden önce kullanılır.
Örnekler:
- I do not live in London.
- You do not live in London.
- He/she/it does not live in London.
- We do not live in London.
- They do not live in London.
DON’T ve DOESN’T kısa biçimleridir.
Örnekler:
- I don’t live in London.
- You don’t live in London.
- He/she/it doesn’t live in London.
- We don’t live in London.
- They don’t live in London.
DO ve DOES soru biçiminde kullanılır. Cümle yapısı değişmez:
DO/DOES + ÖZNE + EYLEMLİK (‘to’suz)
Örnekler:
- Do you live here?
- What do you want?
- Where do you and your family live?
- Why do so many people all over the world drink CocaCola?
- Does she like music?
- What does Peter want?
- Where does John live?
- Where does your other brother Paul live?
- What does your friend from Italy think?
EMİR KİPİ
İngilizce'de emir veya talimatları vermek kolaydır, çünkü kişiler YOU gibi tek bir şekilde seslenilir. Ne tek ne de daha çok kişiyle konuşursunuz önemli değil. Yaşlı ya da genç biriyle konuşursunuz önemli değil. Olumlu emir kipi için ‘to’suz eylemlik kullanınız.
Örnekler:
- Sit down.
- Come here.
- Listen everybody.
- Tell me your name.
- Open the window.
- Help me!
Daha kibar olmak isterseniz ‘please’ sözü ya da ‘Will you sit, please?’, Could you open the window, please?’, ‘Would you mind sitting down, please?’ kullanabilirsiniz. Olumsuz emir kipi için ‘to’suz eylemlik biçimden önce DON’T sözü kullanınız.
Örnekler:
- Don’t sit down.
- Don’t open the window.
- Don’t do that.
- Don’t worry!
YAPMAK - ETMEK EYLEMLERİ
Genelde, TO MAKE eylemi bir şeyi yaratmak ve TO DO eylemi bir şey yapmak demektir. Fakat bazıları öğrenmeliyiz. Birkaç örnek veririz:
MAKE
- make a phonecall
- make an appointment
- make arrangements
- make a photocopy
- make a cup of tea or coffee
- make a change
- make a mistake
- make a noise
- make a promise
- make a plan
- make money
DO
- do a job
- do the washing
- do the washing up
- do the dishes
- do the shopping
- do a favour
- do an exercise
- do the housework
- do a course
- do a lot of sport
- do justice
YAKIN GEÇMİŞ ZAMAN
Yakın geçmiş zaman şimdiliği anlatır. Olayları yaşadığımız ya da yaşamadığmız önemlidir, ne zaman yaşdığımız önemli değildir.
Örneğin ‘I have finished the report’ cümlesi doğrudur.
İş bitirildi demektir. Fakat ne zaman bitirildi bilmeyiz.
‘I have finished the report yesterday’ cümlesi yanlıştır, çünkü ‘yesterday’ geçmişte tam zamanıdır. Bunun için geçmiş zaman kullanmamız gerek: ‘I finished the report yesterday.’
I WOULD LIKE, I'D LIKE, vb.
‘I WOULD LIKE’ (veya ‘I’D LIKE’), ‘to like’ eylemin şart kipi biçimidir. Yalın biçim ile karıştırmayın.
Örneğin:
- Would you like fish? – Şimdi mi balık istediğinizi demektir.
- Do you like fish? – Genellikle mi balık sevdiğinizi demektir.
HAVE eylemi
ŞİMDİKİ ZAMAN
Olumlu:
- I, you, we, they have veya 've
- he, she, it has veya 's
Olumsuz:
- I, you, we, they have not veya haven’t
- he, she, it has not veya hasn’t
Soru:
- Have I, you, we, they?
- Has he, she, it?
GEÇMİŞ ZAMAN
Olumlu:
- I, you, we, they had veya 'd
- he, she, it had veya 'd
Olumsuz:
- I, you, we, they had not veya hadn’t
- he, she, it had not veya hadn’t
Soru:
- Had I, you, we, they?
- Had he, she, it?
HAVE eylemi üç farklı şeklinde kullanılır:
- yakın geçmiş zaman ve belirli geçmiş zaman için yardımcı eylem olarak
- sahiplik fonksiyonu olarak
- sahiplik fonksiyonundan başka fonksiyonları da var, mesela:
1. Yakın geçmiş ve belirli geçmiş zaman için HAVE eylemin kullanması
Örnekler:
- I’ve finished.
- Have you finished?
- I haven’t finished.
- He’s finished.
- Has he finished?
- He hasn’t finished.
- They’ve arrived.
- John and Mary have arrived.
- I had already arrived before John came.
- I’d already arrived before John came.
- I told him I had not finished.
- I told him I hadn’t finished.
2. Sahiplik fonksiyonu için HAVE eylemin kullanması
- HAVE eylemi de DO/DOES/DON’T/DOESN’T gibi yardımcı eylemsiz kullanılabilir.
- I have an appointment.
- Have you an appointment?
- He has a big car.
- Has he a problem?
- We haven’t time.
- She hasn’t time.
- Bu ‘yalın’ biçim sık sık ‘got’ (‘get’ eylemin geçmiş ortaçi)
eylemin tarafından desteklenir. Bu takdirde ‘get’ eylemin yakın geçmiş zamanın biçimi ‘have’ yardımcı eylemin biçimiyle kullanılırız 1) DO/DOES/DON’T/DOESN’T gibi yardımcı eylemin kullanması gerek yok.
- I have an appointment. – I’ve got an appointment.
- Have you an appointment? – Have you got an appointment?
- He has a big car. – He’s got a big car.
- Has he a problem? – Has he got a problem?
- We haven’t time. – We haven’t got time.
- She hasn’t time. – She hasn’t got time.
‘have’ eylemi enformel sitilinde kullanılmaz, özellikle ‘you’ ile sorularında:
- Sorry. (I’ve) Got to go.
- (Have you) Got any money?
- HAVE eylemi DO/DOES/DON’T/DOESN’T/DID/DIDN’T yardımcı eylemleriyle beraber
sahiplik fonksiyonunun belirtmesi için kullanılabilir.
- I have an appointment.
- Do you have an appointment?
- He has a big car.
- Does he have a problem?
- We don’t have time.
- She doesn’t have time.
Bu yapı genelde Amerikan İngilizcesi için çok tipik, fakat onun kullanması yavaş yavaş bütün İngilizcenin konuşulduğu ülkelere yayılmaktadır, özellikle belirli geçmiş zaman ile:
- I had an appointment.
- Did you have an appointment?
- I didn’t have time.
3. HAVE eylemin sahiplik fonksiyonundan başka fonksiyonları belirtmesi
Örnekler:
- have a baby
- have a bath
- have a shower
- have fun
- have a good trip
- have an accident
- have a look
- have a break
- have breakfast
- have lunch
- have dinner
- have a drink
- have a cup of tea
- have a good time
Yani ‘ettirgen’ fonksiyonu, kimseye bir şeyi yaptırdığını mesela: They’re going to have their house painted. Onlar evi boyatacak.When was the last time you had the oil changed? Son defa ne zaman yağı değiştirdiniz?
Bütün bu durumlarda HAVE eylemi beraber DO/DOES/DON’T/DOESN’T/DID/DIDN’T yardımcı eylemler ile genel bir eylem olarak kullanılır:
- When did she have the baby?
- What did you have for breakfast?
- Did you have a good trip?
- Did you have your computer fixed?
- What time do you usually have dinner?
- I don’t normally have lunch at home.
- We didn’t have a very good time.
- He doesn’t have his hair cut very often.
THERE IS ve THERE ARE
THERE IS (tekil) ve THERE ARE (çoğul)
OLUMLU
THERE IS, ve onun kısa biçimi THERE’S
THERE ARE, kısa biçimi yok.
Örnek:
- There’s a tree in the garden.
- There are two trees in the garden.
Not: Listede tekil veya çoğul birinci maddeye bağlı bulunur.
Örnek:
- There’s a book, a pen and a telephone on the table.
- There are two books, a pen and a telephone on the table.
OLUMSUZ
Tekil: THERE IS NOT veya THERE ISN’T
Çoğul: THERE ARE NOT veya THERE AREN’T
Örnek:
- There isn’t any bread on the table.
- There aren’t any rooms free.
Not: NOT + ANY sözlerin yerine olumlu biçimi de kullanılabilir, NO sıfır miktar belirleyici kullanmasıyla.
Örnek:
- There’s no bread on the table.
- There are no rooms free.
SORU
Tekil: IS THERE ..?
Çoğul: ARE THERE ..?
Örnek:
- Is there any bread on the table?
- Are there any rooms free?
SAYILAR
ASAL SAYILAR | SIRA SAYILARI | |
1 | one | first |
2 | two | second |
3 | three | third |
4 | four | fourth |
5 | five | fifth |
6 | six | sixth |
7 | seven | seventh |
8 | eight | eighth |
9 | nine | ninth |
10 | ten | tenth |
11 | eleven | eleventh |
12 | twelve | twelfth |
13 | thirteen | thirteenth |
14 | fourteen | fourteenth |
15 | fifteen | fifteenth |
16 | sixteen | sixteenth |
17 | seventeen | seventeenth |
18 | eighteen | eighteenth |
19 | nineteen | nineteenth |
20 | twenty | twentieth |
21 | twenty-one | twenty-first |
22 | twenty-two | twenty-second |
… vs | ||
30 | thirty | thirtieth |
40 | forty | fortieth |
50 | fifty | fiftieth |
60 | sixty | sixtieth |
70 | seventy | seventieth |
80 | eighty | eightieth |
90 | ninety | ninetieth |
100 | one hundred | one hundredth |
101 | one hundred and one | one hundred and first |
… vs | ||
1000 | one thousand | one thousandth |
1001 | one thousand and one | one thousand and first |
… vs | ||
1237 | one thousand two hundred and thirty-seven | one thousand two hundred and thirty-seventh |
… vs | ||
1000000 | one million | one millionth |
Notlar:
- one hundred, one thousand, one million gibi sayıları da a hundred, a thousand, a million olarak belirtilebilir.
- hundred, thousand ve million değişmez sözcüklerdir, örneğin ‘two hundred euros’, ‘three thousand cars’, ‘six million inhabitants’. Ad anlamında kullanılırsa ‘s’ gibi çoğul eki ile kullanılmaktadır; örneğin ‘hundreds of people’, ‘thousands of cars’, ‘millions of euros’.
- SIFIR sözcüğü için de NOUGHT gibi sözcük kullanılabilir. Örneğin: 0.05 ‘zero point zero five’ ya da ‘nought point nought five’ olarak telaffuz edilebilir.
- telefon numaraları söylerken tek tek numara söylenir ve O harfi SIFIR numarasının yerine sıkça gelir: örneğin 349609 three four nine six oh nine.
- futbol maç sonucu için SIFIR için NIL kullanılır, örneğin 4-0 four nil.
- tenis sporu için SIFIR yerine LOVE gelir: 6-0 ‘six love’.
- SIRA sayıları: kısa biçimler: first – 1st, second – 2nd, third – 3rd, vs ‘th’ ile, örneğin fifteenth – 15th, ninety-sixth – 96th.
- SIRA sayıları da matematik kesirleri half’ ve ‘quarter’ sayılardan başka belirtir, örneğin ‘two thirds’, ‘three fifths’, ve tarihler için, örneğin 1st January – ‘the first of January’ ya da January 1st – ‘January the first’.
- 2000 yılına kadar, yıllar iki ayrı numara olarak söylenir, örneğin 1492 – fourteen ninety two, 1941 – nineteen forty-one. 1600, 1700 vs. sixteen hundred, nineteen hundred vs., ama 2000 ‘two thousand’ söylenir ve 2001, 2002 vs ‘two thousand and one, two thousand and two’ söylenir.
ZAMAN
İngilizce konuşulduğu ülkelerde 24 saatlik saat kullanılmaz, daha çok a.m. ya da p.m. tercih edilir. Tam saatler de ‘dijital’ ya da ‘geleneksel’ gibi iki şekilde söylenebilir.
4 a.m. | It’s four a.m. | It’s four o’clock. |
4.05 | It’s four oh five. | It’s five past four. |
5.10 | It’s five ten. | It’s ten past five. |
6.15 | It’s six fifteen. | It’s quarter past six. |
7.20 | It’s seven twenty. | It’s twenty past seven. |
8.25 | It’s eight twenty-five. | It’s twenty-five past eight. |
9.30 | It’s nine thirty. | It’s half past nine. |
10.35 | It’s ten thirty-five. | It’s twenty-five to eleven. |
11.40 | It’s eleven forty. | It’s twenty to twelve. |
12.45 | It’s twelve forty-five. | It’s quarter to one. |
13.50 | It’s one fifty p.m. | It’s ten to two. |
14.55 | It’s two fifty-five p.m. | It’s five to three. |
15.00 | It’s three p.m. | It’s three o’clock. |
SORULAR ve SORU SÖZCÜKLERİ
WHO, WHAT veya WHICH gibi soru içinde kullanılan sözcüklerle yardımcı eylemin kullanması gerek yok.
- He lives here.
- She lives here.
- John lives here.
- Who lives here?
Yapısal olarak bu cümleler olumludur, ama ’Who lives here?’ cümlesi sorudur çünkü WHO sözcüğü tam soru sözcüklerinden biridir.
Karşılaştırınız:
- Who did you see? (‘you’ öznedir)
- Who saw you? (‘who’ öznedir)
SHOULD
SHOULD ve onun olumsuz karşılığı SHOULDN’T değişmez biçimlerdir ve manevi yükümlülük, öneri ya da önemli tavsiyenin vermesi belirtmeye kullanılır. MUST eyleminden daha az kategoriktir. İçindeki ‘L’ seslenmez.
GENİŞ ZAMAN
Değişmeyen durumlar, tekrarlayan durumlar, günlük sıradan işler, genel gerçekleri, tarifeler (trenler, uçaklar vs.) ve programları ifade etmek için geniş zamam kullanılır.
Örnekler:
- He works in a bank.
- I go swimming every Friday.
- Mary usually gets up at 8 o’clock.
- The sun rises in the east.
- What time does the flight leave?
- We arrive in London next Friday and leave on Sunday.
CONTINUOUS PRESENT
Şimdi gerçekleşen işler, eylemler, planlanan niyetler ve sık sık meydana gelen olumsuz ‘always’ sözcüğü ile kullanılan cümlelerde kullanılmaktadır.
Örnekler:
- He’s working in Scotland at the moment.
- I’m going swimming tomorrow.
- What time are you leaving tomorrow morning?
- You’re always complaining.
EDİLGEN ve ETKEN ÇATI
ETKEN ÇATI özne gerçeği yerine geririr.
Örnek:
- The judge sent him to prison.
‘the judge’ öznedir ve ‘him’ dolaysız tümleçtir.
EDİLGEN ÇATI örneğinde özne pasif, bir şey yapmadan durmaktadır.
Örnek:
- He was sent to prison.
‘he’ burada öznedir ama o pasif ve eylemin alıcı kalırdır.
İngiliz dilinde edilgenin yapısı böyledir:
Özne – ‘TO BE’ doğru biçiminde – geçmiş ortaç – (yapıcı)
Eğer gerekliyse ‘yapıcı’ ‘by’ sözcüğü ile söylenilebilir.
Örnek:
- He was sent to prison by the judge.
DOLAYLI TÜMLEÇ edilgen çatı örneğinde de özne olabilir.
Örnek:
- Somebody gave me a book. – I was given a book.
‘me’ burada dolaylı tümleçtir ve sonunda öznenin yerini alır. ‘a book’ dolaysız tümleçtir, ve bu durumda öznenin yerini almaz.
BELİRLİ GEÇMİŞ ZAMAN ve YAKIN GEÇMİŞ ZAMAN
Belirli geçmiş zaman tam sürede tek ya da tekrarlayan belirli geşmişi anlatmak şçşn kullanır. Yakın geçmiş zaman şimdiki durumu ya da geçmişin sonuçları anlatmak için kullanırız.
Örneğin: ‘He has come’ cümlesi ‘He is here’ demektir. ‘He has come yesterday’ söylemek mümkün değil çünkü ‘yesterday’ geçmiş zamanı gösterir. ‘He came yesterday’ o halde söylememiz gerek.
BAŞ ZAMİRLERİ
WHO, WHICH, THAT ve WHAT BAŞ ZAMİRLERİdir.
WHO sadece kişi için kullanılır. WHICH şeyler için kullanılır. THAT her ikisi için kullanılır.
WHO, WHICH ya da THAT sözcüklerinin ilgi cümleciğinin tümleç olduğu takdirde kullanması gerek yok.
Örnekler:
- That’s the book (which/that) I read last summer.
- I spoke to a man (who/whom/that) I knew.
Not: ‘WHOM’ tümleci modern İngilizce'de kullanılmaz.
WHAT ‘the thing which’ demektir, ‘that thing which’ veya ‘the things which’ vs.
WHOSE iyelik sıfatların yerine gelir.
Örnek:
- He’s a composer whose music is famous everywhere.
USED TO
USED TO GEÇMİŞTE tekralayan durumu anlatır, şimdi ise o durum devam etmez.
Olumlu: used to
Örneğin:
- Slovenia used to be part of Yugoslavia.
Olumsuz: didn’t use to
Örneğin:
- Poland didn’t use to be part of the EU.
Soru: did .. use to ..?
Örneğin:
- What did people use to do before TV was invented?
Not: USED TO ile BE USED TO (alışkın olmak) ya da GET USED TO (bir şeye alışmak) karıştırmayınız, yoksa TO USE (kullanmak) eylemi ile de karıştırmayınız.
DOLAYLI ANLATIM
Bir kimsenin tam söylediği sözleri dolaylı anlatımdır. Dolaylı anlatımda tırnak işaretleri (“ ”) kullanırız.
Örnek:
- Jack said “I’m English”.
Bir kimsenin söylediklerini başka bir kimseye söylemek istersek, o durumda tırnak işalretleri kullanmayız. ‘say’, ‘tell’, vs. eylemlerden sonra THAT bağlacı kullanmak doğrudur, fakat gerekli değildir.
Örnek:
- Jack said (that) he was English.
Not: ‘tell’ eyleminden sonra dolaylı tümlecin kullanması gerek. ‘say’ eyleminden sonra dolaylı tümleç söylemek isterseniz ‘to’ kullamanız gerek.
Örnekler:
- Jack said (that) he was English.
- Jack said to me (that) he was English.
- Jack told me (that) he was English.
Dolaylı anlatımda sözcük sırası değişmez, fakat bazen eylemin biçimi, eylemin zamanı, adılları veya zaman sözcükleri değişmemiz gerek.
Örnekler:
- Dolaysız: Jack said: “I’m going to Italy with my boss next week.”
- Dolaylı: Jack said (that) he was going to Italy with his boss the following week.
- Dolaysız: Mary said to me: “I saw your sister yesterday.”
- Dolaylı: Mary told me (that) she had seen my sister the day before.
Eğer dolaylı anlatım soru hakkında haber vermek için kullanırsa sonucu iddiadır, o halde soru içinde kullanınlan soru sözcük sırası ve yardımcı eylemler DO, DOES, DID gibi kullanılmaz. Eğer dolaysız soru WHO, WHERE, WHAT, WHEN vs. sözcükleriyle başlamazsa, dolaylı soru IF ya da WHETHER sözlerle başlar.
Örnekler:
- Dolaysız: They asked me: “What’s your name?”
- Dolaylı: They asked me what my name was.
- Dolaysız: She said: “Do you understand?”
- Dolaylı: She asked me if (whether) I understood.
- Dolaysız: “Where do you want to go?” he asked.
- Dolaylı: He asked me where I wanted to go.
TANIMLIKLAR
İngilizcede cins yok (eril, dişil, cinssiz) o zaman tanımlıklar her zaman aynıdır.
Belirsiz tanımlıklar: ‘A’, ünsüzden önce, örneğin ‘a book’ ve ‘AN’ ünlüden önce, örneğin ‘an apple’ veya ‘an old book’.
Belirli tanımlık: ‘THE’. Tekil ya da çoğul için aynıdır.
Bir şeyi ilk olarak konuşursanız ‘A’ veya ‘AN’ kullanınız.
Örnek:
- I saw a man with a dog.
Bir şeyi yine konuşursanız ‘THE’ kullanınız.
Örnek:
- The man was blind but the dog wasn’t.
Konuştuğunuz şeyin dünyada tek bir örnek varsa, özel bir şey demektir, o zaman da ‘THE’ tanılığı kullanınız.
Örnek:
- The moon goes round the Earth.
- The River Thames goes through London.
Enüstünlük sıfatlar ile de ‘THE’ tanımlığı kullanınız.
Örnek:
- The River Danube is the longest river in Europe.
Genel olarak bir şeyi konuşursanız ‘THE’ tanımlığı da kullanmayınız.
Örnek:
- Do you like fish?
- Do they use assistive technology?
- Trees are green.
Özel durumu anlatırsanız ‘THE’ tanılığı kullanınız.
Örnek:
- Do you like the fish in this restaurant?
- Do they use the assistive technology that we installed?
- The trees in my garden are beautiful.
GEÇMİŞ ZAMANIN ŞARTI
Geçmiş zamanın şartı ‘WOULD HAVE’ veya ‘WOULDN’T HAVE’ ile oluşturulur ve geçmiş ortaç ile ve geçmiş olan zamanında gerçekdışı ya da hayali durumu anlatır.
Örnek:
- I would have accepted the job.
- I wouldn’t have done that.
Tam aynı cümlede ‘WOULD HAVE’ ile ‘IF’ sözcüğü ve belirli geçmiş zamanda olan eylem kullanabilirsiniz.
Örnekler:
- I would have accepted the job IF THEY HAD OFFERED IT TO ME.
- IF THEY HAD OFFERED ME THE JOB, I would have accepted it.
KARŞILAŞTIRMA
- Kısa sıfatlar: +ER (artıklık derecesi) veya +EST (üstünlük derecesi)
Örnek:
- SMALL – SMALLER – SMALLEST
Eğer sözün son harfi ‘E’ olursa: +R veya +ST
Örnek:
- NICE – NICER – NICEST
Eğer kısa sıfatın kısa ünlüsü varsa, sonunda son ünsüz ikiye katlanır.
Örnek:
- HOT – HOTTER – HOTTEST
- Sonunda ‘Y’ olan sıfatı: ‘Y’ harfi ‘I’ye değiştirir, + ER veya +EST
Örnek:
- HAPPY – HAPPIER – HAPPIEST
- Uzun sıfatlar: MORE + sıfat veya MOST + sıfat
Örnek:
- POPULAR – MORE POPULAR – MOST POPULAR
- Kuraldışı: GOOD – BETTER – BEST; BAD – WORSE – WORST